siamese

Siamese Röportajı!

Kapak / Müzik / Röportaj | 0 Yorum

Siamese vokali Mirza Radonjica’yla ilk karşılaşmam sahnede değil, sahne öncesinde olmuştu. Corey Taylor konserinden saatler önce sıraya girmiştim. Mirza da o sırada girişteydi. Güvenlikte küçük bir aksaklık yaşanırken arabadan indi ve kısa bir sohbet etme şansı buldum.

O an bana şöyle demişti:
“Gösteri sonrası kaybolmayın, bizimle tanışmak isteyen olursa gelsin.”
Ben de şaşkınlıkla sormuştum:
“Ama zaten Meet & Greet yok mu?”
Cevabı çok netti:
“Bizi görmek için zaten bilet alıyorlar. Sırf tanışmak için tekrar para istemek bize doğru gelmiyor.”

İşte o anda sahnede olduğu kadar gerçek biriyle karşı karşıya olduğumu hissettim.
Ve bu röportaja tam da oradan başladım:

Enes: Bu bakış açını biraz daha açar mısın? Günümüzde sanatçı-dinleyici ilişkilerinde seni rahatsız eden şey nedir? Bu bağı ‘ticari’ hale getirmeden nasıl sürdürebiliyorsun? Bu senin kişisel bir prensibin mi, yoksa içgüdüsel bir şey mi?

Meet & Greet olayında beni rahatsız eden bir şey yok — eğer bir sanatçı bunu yapıyorsa saygı duyarım. İnsanlar kahramanlarıyla tanışmak için para ödemek istiyorsa, bu onların seçimi. Hayat uzun, kim bilir belki bir gün ben de ücretli Meet & Greet yapmak zorunda kalırım. Kötüye de değişebilirim, iyiye de… Belki de hiç değişmem. Ama hiçbir zaman değişmeyeceğimi düşünmek gibi bir kibre sahip değilim.

Şu an için, kendini Tanrı’dan korkan biri olarak tanımlayan ve bazı duyguları insanlara aktarabilen biriyim. Sunmak istediğim tek şey bu. Kendime hep şunu hatırlatıyorum: Benim kişiliğim satılık değil, sadece hikâyelerim.

Biri bana bir gün şunu söylemişti, hiç unutmuyorum:

“Biriyle tanışmak için para gerekiyorsa, o kişiyle tanışmaya gerek yoktur.”

Ama yine de sektördeki meslektaşlarıma saygım sonsuz; sonuçta bu iş bir iş. Yine de, en azından şu an müzik dünyasının bu sert ortamında biraz olsun bütünlüğümü koruyabiliyorum.


Enes: İsmin Mirza, hem Türkiye’de hem de Bosna’da oldukça tanıdık bir isim. Bu kültürel yakınlığı müziğinde de hissediyor musun? Sence bu ortaklık, Türk dinleyicisinin seni hızlıca sahiplenmesinde bir etken oldu mu? Ve bu topraklar senin için ne ifade ediyor?

Türk müzik kültürü, muhtemelen beni bu janrdaki diğer vokalistlerden ayıran şey. Melodilerim batı ve doğu geleneklerinin bir karışımı (tonal olarak da).

Işıklar içinde uyusun, büyükannem Türkiye’ye âşıktı. Her ay İstanbul’a gelip baharat alır, hamamlara gider, Türk yemeklerini öğrenirdi.

Zor bir hayat yaşadı; dört çocuğunu kaybetti, aralarında babam da vardı. Bu şehirde sahneye çıkmak benim için büyük bir onur çünkü onun ne kadar gurur duyacağını biliyorum.

İstanbul, onun en sevdiği şehirdi.

Belki de aramızdaki bu bağ bundandır.


Enes: Türkiye’de sahne aldığında seyirciyle kurduğun bağ çok güçlüydü. İnsanlar sadece konser izlemeye değil, seninle birlikte bir şey yaşamaya gelmiş gibiydi. Sen sahnedeyken bu enerjiyi hissediyor musun? Ve şimdi yeniden Türkiye’ye geliyorsun — bu kez kalbinde neler var? Ne bekliyorsun, seni ne heyecanlandırıyor?

Sanırım duygularımı saklamıyorum. Gerçekten orada, o anda, dürüst bir şekilde var olmak — bence sizlerin müzisyenlerden beklediği şey bu.

Performanslarımda her zaman yüksek bir dürüstlük seviyesi olur. Eğer iyi değilsem, anlarsınız. Hayatımın en mutlu anındaysam, onu da anlarsınız.

Birlikte çıktığımız bir yolculuk gibi o bir saat — ne söylediğimi tam anlamasanız bile, ne hissettiğimi hissedersiniz.

Bütün grup olarak İstanbul’a dönmek için çok heyecanlıyız. Sosyal medyada aldığımız mesajlardan da belli oluyor — bu gece özel bir gece olacak.


Enes: Müziğinde birçok tarz iç içe geçiyor — metal riff’leri, elektronik unsurlar, melodik geçişler… Ama kaotik değil; bilerek yapılmış gibi. Bu çeşitliliği müziğe nasıl yerleştiriyorsunuz? Seni kimler ya da neler etkiliyor? Dinleyicilerinde nasıl duygular uyandırmak istiyorsun?

Bir şekilde tanıdık gelen ama sizi yine de şaşırtacak bir şeyler sunmaya çalışıyoruz.

Kulağa garip geliyor olabilir ama hedefimiz bu.

Enerji veren ama aynı zamanda içsel bir şeye dokunan sesler yaratıyoruz.

İnsanlar birbirinden farklı ama aslında çok benzerler. Belki R’n’B sevdiğini bilmiyordun ama sert gitarlar sayesinde hoşuna gitmeye başladı. Belki sadece “çöp müzik” dinliyordun ama şimdi zor bir boşanmayı anlatan bir şarkıya kafa sallıyorsun.

Demek istediğim şu: Yeni deneyimlere hiçbir zaman geç değil.


Enes: Sahnedeki performansların neredeyse teatral bir havaya sahip. Her hareket, her ışık, her an sanki planlı. Bunlar önceden hazırlanıyor mu yoksa anlık mı gelişiyor? Performansın görsel tarafı senin için ne kadar önemli?

Sahnede hiçbir şey planlı değil.

Her şey o anda, o kalabalığa göre gelişiyor.

Belki de deneyimin getirdiği bir şey görüyorsunuz.

Performansımı mümkün olduğunca spontan tutmaya çalışıyorum. Çünkü bu, seyirciyle kurmak istediğim bağla doğrudan ilgili.


Enes: Daha önce bana şöyle demiştin: “Stüdyoda bir şey inşa edersin, sahnede onu hayata geçirirsin.” Bu çok güçlü bir ifadeydi. Peki yaratım sürecin nasıl işliyor? Şarkılar önce sahnede mi canlanıyor, yoksa içsel bir yolculukla mı başlıyor? Grup içindeki yazım süreci nasıl ilerliyor? Herkes özgürce katkı mı yapıyor, yoksa merkezi bir yapı mı var?

Şarkı yazımında ne tür sesler ve referanslarla çalışmak istediğimi genelde baştan biliyorum.

Şarkının doğasını anladıktan sonra içimden gelen kelimeleri söylerim — bilinçaltım bana ne anlatmak istiyor, anlamaya çalışırım.

Bazen anlamı olmayan bir cümle çıkar ama bir şeyler hissettirir, işte o zaman şarkının neyle ilgili olduğunu fark ederim.

Geçen hafta mesela, genç yaşta intihar eden bir arkadaşımla ilgili bir şarkı yazdım. 20 yıldır onu düşünmemiştim ama bir anda büyük bir suçluluk çöktü üstüme. Onun kötü olduğunu biliyordum ama hiçbir şey yapmamıştım. Şu sözler çıktı ortaya:

“Sorunlu olduğunu söylerlerdi hep

Ama nedenini hiç sormadılar

Arkasından isim taktık

Yutarken her yalanı sessizce izledik”

Bundan sonra grup üyelerini sürece dahil ediyorum. Yapıyı, tonu, davulları konuşuyoruz… Sonra birçok revizyon yapıyoruz.

Ta ki hem ben tatmin olana, hem de grup üyeleri “Tamam, bu şarkı bitti” diyene kadar.


Enes: Bazı şarkılar ilk anda yakalar, bazıları zamanla büyür. Senin için çok özel ama hak ettiği ilgiyi görmediğini düşündüğün bir şarkın var mı? “Keşke bu şarkı daha çok fark edilseydi” dediğin?

“Sloboda” her zaman ayrı bir yerde olacak.

Çünkü kendime dair çok önemli bir şeyi paylaşabildiğim bir şarkı.

Çocukluğumun şekillendirdiği bir eser — bir yazar için bundan daha özel ne olabilir ki?

Bir de “Soul & Chemicals” var.

Daha ağır uyuşturucularla deneyimimi açıkça anlattığım bir şarkı.

Genel olarak, bana en yakın olan, gerçeğimi anlatan şarkılarımı seviyorum.


Enes: Geride dönüp baktığında, “Her şeyin değiştiği o an” dediğin bir kırılma anı var mı?

Evet. 2016’da grubu bırakmamaya karar verdiğim an.

Bırakmaya çok yakındık.

Ama ertesi yıl ilk turnemizi yaptık.

Her şey, “Başarısız olmaktan korktuğumuz için bir hayali bırakmayacağız” diye karar vermemle değişti.

Artık hayatımı da böyle yaşıyorum.


Enes: Turneler yoğunlaştığında bu, üretim sürecini nasıl etkiliyor? Otellerde, uçakta fikir geliyor mu? Yoksa sessizlik ve durağanlık mı gerek? Hareketlilik yaratımı besliyor mu, engelliyor mu?

Turneler, baskı altındayken yaratıcı olabildiğin yerler.

Fikirlerim her yerde gelebilir ama genelde bir ay boyunca oturup “şimdi üretme zamanı” dediğimde başlarım.

O zaman önce ne yaratmak istediğimi düşünürüm.

Sonra nasıl yapacağımı…

En sonunda bu şarkılarla ne söylemek istediğime karar veririm.

Sanatçı olmanın en güzel süreci bu.

Hele ki şu an zamanım ve maddi imkanım varken — gerçekten şanslıyım ve minnettarım.


Enes: Daha duygusal bir soruyla bitireyim: Şimdiye kadar bir hayranından aldığın, seni en çok etkileyen şey neydi? Bir cümle, bir bakış, bir mektup, bir hediye… “İşte bu yüzden yapıyorum” dediğin bir anı bizimle paylaşır mısın?

“Senin müziğin zor bir dönemimde beni kurtardı”

ya da

“Bu şarkılar sayesinde boşanma sürecimi atlattım.”

Bu sözler beni çok etkiliyor.

Çünkü bu tür bir müziğin insanın en derinine dokunabileceğini, bir terapi gibi çalışabileceğini hiç hayal etmemiştim.


Bonus: Türkiye’de seni yeniden canlı izlemeyi dört gözle bekleyen hayranlarına ne söylemek istersin?

Siamese’in her bir üyesi adına konuşuyorum:

O mutlu yüzlerinizi tekrar görmek için sabırsızlanıyoruz. Harika bir gece olacak!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir