Stone Sour – Come What(ever) May: Yüzleşme, Yorgunluk ve Kendinle Kalmak

Albüm Kritik / Kapak / Metal / Müzik | 0 Yorum

Not: Bu yazı bir albüm analizi gibi başlasa da, zamanla bir iç döküşe dönüşüyor. Çünkü bazı şarkılar, onları ilk dinlediğimiz anı değil, kim olduğumuz anı hatırlatır.

Bazı albümler vardır; ilk dinlediğinde değil, hayatın seni belli bir noktaya getirdiğinde gerçek anlamda duyulurlar.
Come What(ever) May, benim için öyle bir albüm.

Stone Sour, bu albümle sadece Slipknot’tan ayrışmadı. Corey Taylor da burada ilk kez sadece “haykıran bir adam” değil, yorgun bir insan olarak karşımıza çıktı.
Yüzleşen, özleyen, pişman olan, kaybolan… ama hâlâ yazmaya devam eden biri.

Albümde politik öfke de var, kişisel kırılganlık da. Ama benim için bazı parçalar, diğerlerinden farklı bir iz bıraktı. Çünkü o parçalar yalnızca Corey’yi anlatmıyor — beni de anlatıyor.

Cardiff – Kayıpların İçine Düşmek

“Kaç tane ölümü unutamıyorum.”
Albümde bu cümleyi duyduğumda, içimde bir şey kırıldı.
Çünkü bu bir yas şarkısı değil. Bu, uyuşmuş bir yasın içinden geçen bir adamın sesi.

Corey burada kaybettiklerinin ardından hâlâ ayakta kalmaya çalışan birini anlatıyor.
Ama bu ayakta kalış, gururlu değil.
Zorla, içkiyle, kendini oyalayarak sürdürülen bir yaşam hali.

“Bu hayat yeterli değil.”

Hayat yetmiyor. Ne içtiklerin, ne sustukların, ne de bastırdıkların boşluğu dolduramıyor.
Sadece bir an… belki bir cümle, bir bakış, geçmişten gelen bir koku… ve tüm o bastırdığın şeyler yüzeye çıkıyor.

Corey, bu şarkıda aslında kendini kurtarmak istiyor. Ama nasıl yapacağını bilmiyor.
Kendiyle kavgalı, kendine kızgın.
Ve bu kızgınlık, bir yerde bize de tanıdık geliyor.

Through Glass – Kendine Dışarıdan Bakmak

Bu şarkı hakkında çok yazıldı, çok yorum yapıldı. Ama bana göre bu şarkı, Corey’nin değil — hepimizin kendi içimize söylediği bir şarkı.

Bir camın arkasındasın.
Dışarıyı izliyorsun. Hayat akıyor, insanlar gülüyor, başarılar geliyor, yıldızlar geçiyor…
Ama sen içeridesin.
Ne görünüyor, ne de gerçekten varsın.

“Dışarıdan içeri bakarken, gördüklerinin ben olduğunu unutma.”

Cam bir ayna bu aslında.
Kendine bakıyorsun. Ama kendini tanıyamıyorsun.
Hayallerin hâlâ yıldızlarda. Ama artık oraya varamayacağını biliyorsun.
Kendinden şüphe ediyorsun.
Ve en kötüsü, bu yalnızlığın alışıldık bir ev gibi gelmesi.

Zzyzx Rd. – Eve Dönme Arzusu

Bu şarkı… sadece bir şarkı değil.
Bu, gitmekten yorulmuş bir adamın içsel itirafı.
Turnelerin, alkışların, sahte görkemin ortasında bir durup soluklanmak isteyen birinin fısıltısı.

Corey Taylor bu şarkıyı eşi ve çoçuklari için yazdı. Ama bana kalırsa bu, herkesin “ev” dediği şeye dönme arzusunun manifestosu.
Turnede olmak değil mesele — hayatta hep bir yerlere koşarken, esas kalmak istediğin yerden uzak düşmek.

“Bana senin için etrafta kalmamı söyle. Bana her şeye sahip olabileceğimi söyle.”

Corey burada sadece bir eşe değil, bir anlam arayışına sesleniyor.
Sahip olduklarının ağırlığı, artık taşıyabileceğinden fazla.
Ve en sonunda, sadece “hiç kimse” olmak istiyor.

konserlerinde bu şarkı’dan sonra Home parçasını söylüyor hatta istanbul konserinde Alicia’dan bahsettiğinde sesi titremişti.
Yorulmuştu.
Ve belki de ilk defa gerçekten dinlenmek istiyordu.

Ve Sonra Sadece Sessizlik Kalır

Come What(ever) May bir albüm değil sadece.
Bazı gecelerin sesi. Bazı kelimelerin yerine geçen bir suskunluk.

Corey bu albümde kendini saklamıyor. Ama tam da bu yüzden…
biz de saklanamıyoruz.
Çünkü o şarkılar geçerken, hepimizin içinde bir cümle yankılanıyor:

“Ben de böyle hissettim.”

Bu albüm, bağırarak iyileşemediğimiz yerlerin ilacı değil.
Ama belki…
yalnızca orada olduğumuzu söyleyen bir eşlikçi.
Bir cam kenarında, yorgun bir adamın fısıltısı gibi.
Ve o fısıltı bize diyor ki:

“Kalmak istemiyorsan, gidebilirsin. Ama bazen en zor şey… kalmak değil, gitmemek olur.”

Bu albümde Corey Taylor yıkılmadı — sadece ilk kez duvarlarının arkasını gösterdi. Ve o gölgelerde, kendimi gördüm.