ÇÖLDE BİR SAVAŞ: DUNE: MESSIAH VE AVENGERS: DOOMSDAY’İN GÖLGESİNDE GERÇEKLER

Kapak / Sinema / Yakında | 0 Yorum

Bir tarafta geleceği görüp acıyı sırtlamış bir Mesih, diğer tarafta geçmişi sürekli yeniden paketleyen bir stüdyo. Dune: Messiah nihayet geliyor. Sinema tarihinde belki de en az anlaşılan ama en çok hak edilen devam filmlerinden biri, Denis Villeneuve’ün ellerinde hayat bulmak üzere. Yavaş yavaş değil, ağır ağır gelen bir hikâye bu. Ama tam da o anda, sessiz bir sabotaj devreye giriyor. Disney yine sahnede.

Avengers: Doomsday. Filmin ismi bile “gürültü çıkarırım” diye bağırıyor. Vizyon tarihi? Başta farklıydı. Şimdi bakıyoruz: Aynı gün. Neden? Çünkü Disney, Dune’un içeriğinden korkuyor. Çünkü Dune, Marvel evreninin tüm “ışıltılı ama içi boş” anlatılarına alternatif olabilecek kadar karanlık, çarpıcı ve sarsıcı bir evren sunuyor.

Bu bir denk gelme değil.
Bu, kültürel bir boğma operasyonu.

BU BİR KAZA DEĞİL, BU BİR ALAN SUSTURMA TAKTİĞİ

Denis Villeneuve’ün “Dune”u; Star Wars’un bile beslendiği, Frank Herbert’in öngörülü dünyasını sinemaya taşıyan bir vizyondu. Bir çölün ortasında, kaderle yazılmış bir liderliğin, nasıl felakete dönüşeceğini anlattı. Dune: Messiah bu anlatının tam kalbi. Paul Atreides’in tanrı gibi görünen bir kurtarıcıdan, kitleleri kana boğan bir tirana dönüşme süreci. Yani bir karakter yüceltme değil, bir karakter çözümleme hikâyesi.

Peki Marvel ne sunuyor?
Yüksek tempolu kavga sahneleri, ezber replikler ve her zamanki “herkese hitap eden ama kimseyi sarsmayan” senaryolar. Eğlenceli mi? Belki. Ama etkileyici değil.

Ve şimdi ne yapıyorlar?
Bu kült yapımı “şansa” denk getirmiyorlar.
Onun görünürlüğünü azaltmak için planlı şekilde aynı güne Avengers: Doomsday’i koyuyorlar.

GEEKLERİN KORKULU RÜYASI: MOUSE’UN GÖLGESİ

Bu Disney’in ilk vukuatı değil.
Rey gibi karakterlerle feminizmi karikatürleştirdi.
Flash Thompson’ı özünden koparıp bir klişe figüre çevirdi.
Endgame’deki o abartılı kadın sahnesiyle eşitliği gerçekten anlatmak yerine bir sosyal medya postuna çevirdi.
Hepsi aynı yerden geliyor: Derinliksiz bir temsil furyası.

Ve şimdi de aynı şeyi yapıyor.
Dune: Messiah gibi zihinsel bir devrimi temsil eden, rahatsız eden, düşündüren bir filme karşı, Avengers: Doomsday gibi yüzeysel bir gösteri koyuyor.
Bu doğrudan değil, ama etkili bir sansür biçimi.

Çünkü sinemada yalnızca sansür “kestik” demekle yapılmaz.
Görünmez bırakmak da yeterlidir.

BU BİR VİZYON TARİHİ SAVAŞI DEĞİL — BU BİR ANLATIM MÜCADELESİ

Dune izleyen sorgular.
Avengers izleyen tüketir.

Ve Disney bunu çok iyi biliyor.
Bu yüzden sana seçim hakkı sunuyormuş gibi yapıp, seni “eğlence” adı altında kendi çarkının içine sokuyor.
“Avengers’a giderim, sonra Dune’u da izlerim” diyorsan — zaten onların planı çalışmış demektir.
Çünkü mesele izleyip izlememen değil.
Mesele neyi yaşattığın.
Mesele hangi hikâyeye yer açtığın.

SENİN TERCİHİN: GÜRÜLTÜ MÜ, ECHO MU?

Dune: Messiah, kolay bir film olmayacak.
Ama bazı filmler eğlencelik değil, gereklidir.

O gün geldiğinde, hangisine bilet alacağın, sadece sinemayı değil, bu kültürel alanın gidişatını da belirleyecek.
Disney zaten her yere sahip.
Ama hâlâ senin zihnine sahip değil.

Henüz değil.

SON SÖZÜ STAN LEE’NİN KIZINA BIRAKALIM

Stan Lee’nin kızı Joan Celia Lee, babasının ardında bıraktığı mirasa Disney’in nasıl yaklaştığını şu cümlelerle özetlemişti:

“Babam vefat ettiğinde ne Marvel’dan ne de Disney’den kimse bana ulaşmadı. Onlar ilk günden beri babamın çalışmalarını sadece birer ticari meta olarak gördüler. Stan Lee adına, mirasına, anısına en ufak bir saygı ya da nezaket göstermediler. Açık konuşmak gerekirse; hiç kimse babama, Marvel ve Disney’in yöneticilerinden daha kötü davranamazdı.”

Bu sözlerle birlikte artık şunu net söyleyebiliriz:
Disney sadece karakterlere değil, onları yaratanlara da yabancılaştı.
Ve bizim bu hikâyeleri yaşatmamız, onların değil — bizim sorumluluğumuz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir