Yayın tarihi: 04 / 09 / 25

“Yeraltından Gelen Gürültü: Kaptan Kadavra”

Son yıllarda Türkçe sözlü ekstrem metalin en dikkat çekici temsilcilerinden biri olan Kaptan Kadavra, kısa sürede yerli sahnenin enerjik ve üretken gruplarından biri hâline geldi. DIY yaklaşımıyla kendi müziğini, görselliğini ve prodüksiyonunu inşa eden grup; hem sahnede yarattıkları coşkulu atmosferle hem de arka arkaya yayımladıkları albümlerle metal camiasında sağlam bir yer edindi.

Bu yıl Bosphorus Open Air Metal Festival’in açılışını yapacak olan Kaptan Kadavra, hem konferans oturumunda hem de festival sahnesinde dinleyicilerle buluşacak. Yoğun üretkenlikleri, güçlü albümleri ve sahnede eksik olmayan “gaz” performanslarıyla dikkat çeken ekip, bu kez festival seyircisini kudurmaya çağırıyor. Biz de festival öncesi grupla bir araya geldik, müziklerinden sahne ritüellerine, üretim motivasyonlarından gelecek planlarına kadar pek çok konuyu konuştuk.

Güven: Merhabalar, Kaptan Kadavra son dönemin yerli piyasada öne çıkan gruplarından birisi. Bu yıl Bosphorus Open Air Metal Müzik festivalinin açılışını yapacak. Neler hissediyorsunuz?

Kaptan Kadavra: Merhabalar, açık havada, güzel bir etkinlikte, hep birlikte hayatın stresine kısa bir mola vereceğimiz için heyecanlıyız.

Güven: Sahne konusunda yoğun bir yıl geçiriyor gibi görünüyor. Kaptan Kadavra olarak her konseriniz de oldukça gaz geçiyor. Bosphorus Open Air’de sahne için özel bir şov düşünüyor musunuz?

Kaptan Kadavra: Gönül isterdi ki sahnede aşukla maşuk performansı müziğimize eşlik etsin, ama en az onun kadar dolu bir sahnemiz olacağına emin olabilirsiniz.

Güven: Bosphorus Open Air festivalinde setlist’iniz hakkında ipucu verebilir misiniz? Hayranlarınızı bekleyen özel bir sürpriz olacak mı?

Kaptan Kadavra: Her şey çok güzel olacak…

Güven: Festivalden 1 gün önce BOSPHORUS MUSIC CONFERENCE düzenlecek. Siz de bu etkinlikte olacak mısınız?

Kaptan Kadavra: Evet, etkinlikte yer alacağız. Üniversiteden beri böylesine nitelikli bir topluluk karşısında ingilizce konuşmuyorduk, dolayısıyla hayli heyecanlıyız bu konferans için. İlk kürsü deneyimimiz için sözcümüzü atadık. Hitâbeti ve belâgatıyla iftihar ettiğimiz Anıl arkadaşımızı gurur ve tebessümle izleyeceğiz.

Güven: Festivalde ürünlerinizin satışı olacak mı?

Kaptan Kadavra: Bildiğiniz üzere DIY bir grup olarak var olmaya çalışıyoruz. Gürkan’ın tasarımları da bütünsel üretimimizin, en az müziğimiz kadar, bir parçası. Dolayısıyla basılı ürünlerimizi mümkün olduğunca, bütçemiz yettiğince yenilemeye, çeşitlendirmeye çalışıyoruz. Diğerlerinde olduğu gibi, bu konserde de ürünlerimiz standımızda yer alacak. Herkesi bekleriz…

Güven: Grubun ismi “Kaptan Kadavra”yı nasıl seçtiniz, isim nereden geliyor?

Kaptan Kadavra: “Kaptan Kadavra”, karanlık bir Ankara gecesinde, yirmili yaşlarının ortasındaki heyecanlı ve umutlu beş gencin yarı müstehzi, yarı ciddi ama kesinlikle kararlı bir beyin fırtınasından doğdu. Çocukluğumuzdan beri ruhumuzu şekillendiren metal kültürünün imgeselliğiyle o gecenin samimiyetinin karıştığı, biraz da karikatürize bir ânın ürünüydü diyebiliriz.

Güven: Kaptan Kadavra’yı Tarz olarak bir kalıba oturtabiliyor musunuz? İlk duyduğumda grindcore grubu sanmıştım :))

Kaptan Kadavra: Bir kalıba oturtmaya çalışsak; ıhtan black metal ve azıcık stoner esintileri hissettiren, ama merkezinde groove, doom, sludge ve death metali harmanlayan Türkçe sözlü bir metal türü derdik muhtemelen.

Güven: Tasarım anlamında Kaptan Kadavra albümleri ve ürünleri öne çıkıyor. Grubun kendi içinde tasarımcı olması size neler kattı? Gürkan’ın görselliğe yaklaşımı gruba nasıl bir katkı sağlıyor? Ayrıca albümün prodüksiyonunu Anıl üstlenmiş. Grup içinden birinin prodüktör olması size nasıl avantajlar sağlıyor? Sanırım bütün her şey mutfakta pişiyor 🙂

Kaptan Kadavra: Az önce de bahsettiğimiz gibi, DIY bir grup olarak var olmaya çalışıyoruz. Anıl’ın prodüksiyon yaklaşımı ve Gürkan’ın yarattığı görsel dünya, günün sonunda müzik ve sözlerle birleştiğinde, ortaya çıkan evrenin/hikâyenin ayrılmaz bir bütününü oluşturuyor. Grup için üretilen her şeyin grup içinde üretilmesi, bize çok katmanlı bir yaratıcılık imkânı sunuyor. Bu yaklaşım hem keyifle üretmeye devam etmemizi sağlıyor hem de bütçe anlamında bizi rahatlatarak finansal kaygıların üretimimizin önüne geçmesini engelliyor.

Güven: Sahne öncesinde rutininiz nedir? Sahneye çıkmadan önce özel bir zamanınız oluyor mu?

Kaptan Kadavra: Sahneye çıkmadan önce artık geleneğe dönüşen bir rutinimiz var. Omuz omuza verip bir daire oluşturuyoruz ve “endişelenmiyorsun, sinirlerine hâkimsin…” temalı kısa bir nabız yoklama konuşması yapıyoruz. Ardından, sarhoşken bir araya gelen herhangi beş beyefendinin de yapacağı üzere, birbirimizin sırtına vurup ayı gibi bağırıyoruz: “Hadi beyler! Hadi beyler! Hadi beyler!” İyi geliyor…

Güven: 3. albümünüz “Steril ve Kimliksiz” geçtiğimiz yıl yayınlandı. Albüme gelen tepkiler nasıldı?

Kaptan Kadavra: Çok bağırıyorsunuz diyenler oldu. Öte yandan bizi hâlihazırda dinleyen, seven dostlarımızdan çok güzel geri dönüşler aldık. Albüm süresinin bir tık kısa olduğu yönündeki yorumları da kulağımıza küpe ettik.

Güven: Albüm ismi oldukça güçlü bir metafor içeriyor. “Steril” ve “kimliksiz” kavramlarının sizin için özel bir anlamı var mı?

Kaptan Kadavra: Önce on dakika kadar bu kavramların size ne ifade ettiğini düşünün, sonra sosyal medyada biraz vakit geçirin. Muhtemelen aynı noktada buluşacağız.

Güven: Albümde Can Temiz düeti dikkat çekiyor. Bu tercihler nasıl şekillendi?

Kaptan Kadavra: “Katarakt” isimli parçamızın nakarat bölümüne Can’ın vokalinin çok yakışacağını düşündük. Sağolsun bizi kırmadı ve o bölümün söz ve güftesini yazdı, kaydetti, üstüne bir de outroda gani gani böğürdü. Müzisyenliğini her fırsatta imrenerek takdir ettiğimiz, aynı zamanda dostluğuyla gönüllerimize taht kurmuş bir insan olan Can’a buradan selam göndermek isteriz.

Güven: Albümün şarkı yazım sürecinde sizi en çok zorlayan an neydi?

Kaptan Kadavra: Grup elemanlarının farklı şehirlerde olması bizi genel olarak zorluyor. Albüm yazım sürecinde de bu konuda zorlandık diyebiliriz.

Güven: Türkçe sözlü müzik yapmanın tarzınız açısından zorlukları oluyor mu? Avantajları ve dezavantajları nedir?

Kaptan Kadavra: Dezavantajdan çok, avantajı olduğunu düşünüyoruz. Metal müzik yapmak, sıkışıp bunaldığımızda, ümitsizliğe kapıldığımızda içimizi dökmemize yardımcı oluyor. İçimizi İngilizce dökmektense içimizi Türkçe dökmeyi tercih ediyoruz.

Güven: Yurt dışından da size ilgi gösterildiğini söylemiştiniz. Yakında bir Yurt dışı konseri gündemde mi?

Kaptan Kadavra: Kesin olmasa da yakın zamanda bir şeyler olabilir. Bekleyip göreceğiz…

Güven: Yeni albüm çalışmaları var mı?

Kaptan Kadavra: Arka planda düzenli üretmeye devam ediyoruz. Dağınık materyaller yeterli olgunluğa eriştiğinde biz istemesek de kendiliğinden çıkıyor albümlerimiz. Son zamanlarda içimize sinen şeyler yok değil, kazan kaynıyor…

Güven: 2021’den bu yana üç albüm yayımladınız. Bu yoğun üretkenliğin arkasındaki motivasyon nedir?

Kaptan Kadavra: Hepimiz eski arkadaşlarız. Birbirimizi liseden beri tanıyoruz. Üretken dönemlerimiz, aynı zamanda bir araya gelmek ve iyi vakit geçirmek için de bir bahane oluyor. Motivasyon sebeplerimizden biri bu olabilir. Ayrıca, münferit olarak her birimiz için metal müzik dinlemek ve icra etmek, salt bir üretim kaygısından ziyade, dertlerle başa çıkmanın bir parçası; terapi gibi bir şey. Bu da devamlı üretime katkı sağlıyor muhtemelen.

Güven: Festivalin ardından yine dev bir konser bekliyor Kaptan Kadavra’yı. Bu senenin en büyük deathcore konserlerinden birisi Thy Art Is Murder ile sahne alacaksınız, neler hissediyorsunuz?

Kaptan Kadavra: Konser için tabii ki epey heyecanlıyız. Ayrıca, aynı konserde beraber sahne alacağımız Heriot da severek dinlediğimiz bir grup. Enstrüman çalıp şarkı söylemeye yeni başladığımız zamanlarda, böyle konserlere çıkmanın hayaliyle gaza gelirdik. Şimdi, iyi ki bırakmamışız bu uğraşımızı diyoruz. Herkesi 26 Ekimde kudurmaya davet ediyoruz.

Güven: Geçtiğimiz yıl ve öncesinde Türkiye’de çeşitli şehirlerde sahne aldınız, nasıl geçti konserler. Hangi şehirde en çok çalmayı sevdiniz ve en sevmediğiniz sahne hangisiydi?

Kaptan Kadavra: Dediğiniz gibi, birçok şehirde konser verdik. Hepsi ayrı ayrı eğlenceliydi. Özellikle Adana’da çok güzel ağırlandık. Adana Metal Ahalisi çıldırmış olmalı, bize özel hissettirdiler. Sevmediğimiz bir sahne olmadı aslında.

Güven: Grubun bireysel yolculukları müziğe nasıl yansıdı? Bir röportajınızda neredeyse beyaz yakalı sayılırız diye bir söyleminiz vardı. İş hayatı müziğinizi etkiliyor mu?

Kaptan Kadavra: Her birimizin müzik dışında kendini var ettiği farklı noktaları var. Bunlar, grup arkadaşlığına ve dolayısıyla ortak üretilen işe yansıyor. Ürettiğimiz şarkılar her birimizden bir detay, anekdot, kişilik özelliği yani bir parça taşıyor. Bu sebeple hepimiz keyifle yapıyoruz yaptığımız şeyi. Hayatlarımızı kesiştiren şey, bireysel yolculuklarımızdaki şahsi seçimlerimiz olduğu için, zaten müzik grubu olmaktan önce aslında bir arkadaş grubuyuz. Bu durum, müziğimize sanırız olumlu yansıyor.

Öte yandan iş hayatı, finansal kaygıları merkeze koymadan müzik yapabilmemizi sağlıyor. Ama zaman, enerji ve üretkenliği tabii ki oldukça kısıtlıyor. Bir de bunun üzerine ayrı şehirlerde olmak eklenince bazı zorluklar yaşayabiliyoruz. Gerçi şikâyetimiz yok, bir yolunu bulup şartlara uyum sağlıyoruz.

Güven: Daha önce Ankara’nın “sert, ciddi ama aynı zamanda eğlenceye gebe” havasından bahsettiniz. Bu ikilik, sahne performansınıza ve şov anlayışınıza nasıl yansıyor?

Kaptan Kadavra: Doğup büyüdüğümüz şehrin çehresi, bu şehirde kurduğumuz arkadaşlıklar, ilişkiler vs. şüphesiz ki birçok şeyi etkilemiştir. Ancak şehrin performansımıza ve şov anlayışımıza direkt etkisinin farkında olmak için üzerine düşünmemiz lazım. Belki bizi izleyenlerin bir fikri vardır bu konuda…

Güven: Son olarak festivale katılacak seyircilere neler söylemek istersin?

Kaptan Kadavra: Yiyin, için, kudurun.