“36 yıllık karanlık miras: Necrophobic yeniden İstanbul’da!”
İsveç’in köklü black/death metal grubu Necrophobic, üç yıl aradan sonra yeniden Türkiye sahnesine dönüyor. 1989’da kurulan ve yıllar içinde türün en sağlam temsilcilerinden biri haline gelen grup, geçtiğimiz yıl yayınladıkları In the Twilight Grey albümüyle bir kez daha güçlü bir geri dönüş yaptı. Sert riffleri, karanlık atmosferi ve sahnedeki ölümcül enerjisiyle tanınan Necrophobic, bu kez Bosphorus Open Air Metal Festival kapsamında İstanbul’da hayranlarıyla buluşacak.
Biz de festival öncesinde grubun vokalisti Joakim ile kısa bir sohbet gerçekleştirdik. Hem İstanbul’a geri dönüşleri hem de yeni albümün aldığı tepkiler hakkında konuştuğumuz bu röportajda, Necrophobic’un 36 yıllık yolculuğuna dair samimi yanıtlar bulacaksınız. Sahne öncesinde grubu yakından tanımak isteyenler için kaçırılmayacak bir okuma!
Güven: Üç yılın ardından bu yıl Bosphorus Open Air Metal Festivalinde sahne almak için geri dönüyorsunuz. Son olarak 2022 yılında bir festivalde sahne almıştınız. Yeniden Türkiye’de olmak nasıl hissettiriyor?
Joakim: Türkiye’ye geri dönmek harika hissettiriyor!

Güven: Türk seyircisi hakkında neler düşünüyorsunuz?
Joakim: Buraya en son 2022’de, senin de bahsettiğin gibi, gelmiştik ve bu bizim Türkiye’deki ilk konserimizdi, inanılmaz ötesiydi! Seyirci müthişti ve 2022’de aldığımız tepkinin aynısını, hatta daha fazlasını umuyoruz.
Güven: İstanbul hakkında ne düşünüyorsunuz? Festivale geldiğinizde gezmek istediğiniz yerler var mı?
Joakim: Sadece kendi adıma konuşabilirim, ben daha önce İstanbul’a hiç gelmedim. Şehri dolaşmak için biraz zaman bulmayı umuyorum. Aramızdan bazıları bir gün daha kalacak, bu yüzden İstanbul’u ve sunduklarını daha çok görmek istiyorum.
Güven: Necrophobic 1989 yılında kurulmuş çok köklü bir grup. Bu süreye sığdırdığınız 10 albümün ardından geçtiğimiz yıl In the Twilight Grey albümünüzü yayınladınız. Albüme gelen tepkiler nasıldı?
Joakim: Tepkiler çok iyi oldu. Albümden 2-3 şarkıya video da çektik ve onlar da iyi karşılandı. Bunca yılın ardından hâlâ yüksek kaliteli metal üretebiliyor olmamız bizi çok mutlu ediyor. Dahası, konserlerimize giderek daha fazla genç insan geliyor, bu da hâlâ oyunun içinde olduğumuzu ve bir müzeye ait olmadığımızı gösteriyor.
Güven: In the Twilight Grey albümünün kapağını Jens Rydén tasarladı. Onunla çalışmak nasıldı?
Joakim: Jens ile Stockholm’de aynı tasarım okuluna gittik, çok uzun yıllar önce. Onu zaten 90’ların ortasında Naglfar döneminden tanıyordum, hep iletişim halinde olduk. Yaklaşık 10 yıl önce Womb of Lilithu albümü için fotoğraflarını çekmesini istemiştim. O zamandan beri fotoğraflarımızı hep Jens çekti. Bu defa her şeyi ona bıraktık: kapak, tasarım, düzen, fotoğraflar… Hepsini yaptı ve gerçekten iyi iş çıkardı. Son teklimiz Nordanvind için uzatılmış bir lirik video da yaptı, o da çok iyi oldu.
Güven: Necrophobic 36. yılını kutluyor. Bu sizi nasıl hissettiriyor?
Joakim: Açıkçası bu konu üzerine çok düşünmedim. Bunu özellikle kutlamıyoruz ama bu kadar yıl sahnede kalabilmek ve hâlâ konserlerimize seyirci çekebilmek inanılmaz hissettiriyor. Bu da hâlâ çekici olduğumuzun ve iyi bir şeyler yapmaya devam ettiğimizin kanıtı. Kişisel olarak, müziğimizle dünyayı dolaşıp konser verebiliyor olmaktan dolayı çok minnettarım. 1989’da grup kurulduğunda böyle bir şey hayal etmemiştim.
Güven: 36 yılı aşkın süredir müzikte istikrarınızı nasıl korudunuz?
Joakim: Aşağı yukarı hep aynı tarzı yaptık, tutarlı olduk ve hiçbir trendi takip etmedik. Sevdiğim bir grup birdenbire tarzını değiştirdiğinde hiç hoşlanmam. Örneğin Entombed’in dünyadaki en iyi death metal grubuyken birden Death ’n Roll tarzına kaymasını hiç beğenmemiştim. Biz, yaptığımız metali üretmeye devam edeceğiz ve bunu yapmak istediğimiz sürece de devam edeceğiz.
Güven: Setlistinizde sürprizler olacak mı?
Joakim: Eğer söylersem sürpriz olur mu ki?
Güven: Festivalde sevenleriniz ürünlerinizi satın alabilecek mi?
Joakim: Evet, tabii ki ürünlerimizi getireceğiz. Tişörtler, hoodieler, plaklar, CD’ler, patchler ve ayrıca son eklenen özel 4’lü bardak altlığı setimiz olacak. İstanbul’dan önce Londra’da çalacağız, umarım İstanbul’a bolca ürünle gelebiliriz. Ürünlerimiz çok popüler biliyorsun.
Güven: İstanbul konseriniz öncesinde veya sonrasında fanlarınızla buluşmayı düşünüyor musunuz?
Joakim: Fırsat bulduğumuzda her zaman hayranlarımızın eşyalarını imzalar, fotoğraf çekeriz. Bu önemli!
Güven: Türk metal sahnesini takip ediyor musunuz? Beğendiğiniz gruplar var mı? Festivalde diğer grupları izlemeyi düşünüyor musunuz?
Joakim: Açıkçası Türk sahnesi hakkında hiçbir şey bilmiyorum. Vaktim olursa izlerim.

Güven: Bir röportajınızda “Güzel yemek varsa keyfim yerine gelir” dediğinizi okumuştum. Türk yemeklerini nasıl buluyorsunuz? Son konserinizde deneyimlediğiniz yemekler oldu mu?
Joakim: Aslında o sözü ben söylemedim ama bir açıdan doğru. İsveç’teki pek çok Türk restoranından Türk “fast food”larına aşinayım. Buraya en son geldiğimizde ne yediğimizi hatırlamıyorum ama yıllar önce Antalya’da bulunduğum zamanı hatırlıyorum. O zaman kız arkadaşımla birlikteydim ve neredeyse her iki günde bir midemiz bozuluyordu, haha. Talihsizlik diyelim. Yine de birkaç hafta sonra İstanbul’a geldiğimizde geleneksel Türk yemeklerini denemek için sabırsızlanıyorum.
Güven: İstanbul konserinizden sonra planınız nedir? Yakın gelecek konser planlarınız var mı?
Joakim: Ben konserin ertesi günü Stockholm’e dönmek zorundayım, ama grubun çoğu bir gün daha kalacak. Umarım harika bir gün geçirirler.
Güven: Son olarak, Türkiye’deki dinleyicilerinize özel bir mesajınız var mı?
Joakim: Bakın, Türkiye’de çaldığımız son sefer seyirci inanılmazdı—bağırışlar, çığlıklar, çılgın bir atmosfer vardı. Bu kez de bundan aşağısını beklemiyorum. O konserden harika anılarla dönmüştüm ve İsveç’e yine müthiş anılarla dönmek istiyorum!

Metalhead designer & photographer
www.guvenceylan.net