
“Acının dili evrenseldir. Three Days Grace, o dili hiç çevirmeden konuşuyor.”
Alternatif rock sahnesinin en dürüst çığlıklarından biri, sonunda Türkiye’ye geliyor.
Three Days Grace, ‘Where Am I To Go’ Avrupa turnesi kapsamında,
30 Haziran 2026’da KüçükÇiftlik Park İstanbul’da,
Vera Müzik ve Freebird Agency organizasyonuyla ilk kez Türk dinleyicilerle buluşacak.
1997’de Kanada’nın Norwood kasabasında kurulan grup, aslında müzik yolculuğuna daha erken başladı.1992’de “Groundswell” adıyla lise dönemlerinde çalmaya başlayan ekip, Ontario’daki küçük barlarda sahne alıyordu.“Yerel bir ev partisinde çalıp dünyaya açılmak” onların kaderinde vardı.Yıllar sonra o barlardan birinde yazılan riffler, milyonlarca kişiye ulaşacaktı.
“Three Days Grace” ismi, eski vokalist Adam Gontier’ın söylediğine göre şu sorudan doğmuştu:
“Eğer bana üç gün verilseydi, hayatımı değiştirebilir miydim?”
Bu yüzden grubun adı bile bir iç hesaplaşmayı anlatıyordu.Bir bakıma, her albüm o “üç günlük lütfun” hikâyesiydi.
Bir Neslin Yaralarını Taşıyan Grup
Three Days Grace, 2003’te yayımladığı I Hate Everything About You ile bir neslin içsel isyanını dillendirdi.
Şarkı o kadar güçlü yankı buldu ki, ABD Modern Rock listelerinde 45 hafta boyunca kalmayı başardı — ve bugün hâlâ Spotify’da 1 milyar dinlenmeyi aşmış durumda.
2009’da gelen Life Starts Now, ABD’de 79 binlik ilk hafta satışıyla grubun en güçlü çıkışı oldu.
“Break” şarkısı, o albümden fırlayıp 11 hafta boyunca Billboard Mainstream Rock listesinde bir numarada kaldı.
Ve o kadar etkiliydi ki, Billboard’un “Tüm Zamanların En İyi Rock Şarkıları” listesinde yedinci sıraya kadar yükseldi.
2018’de Infra-Red ile Three Days Grace, Van Halen’in rekorunu kırarak 14. kez liste zirvesine çıktı.
O günden bu yana grup, 19 farklı şarkıyla Mainstream Rock listesinde bir numaraya ulaşarak hâlâ zirvedeki yerini koruyor.
İlginç not: Debut albümleri için yazım süreci neredeyse 10 yıl sürmüş.
Yani o ilk albüm, lise döneminden turne yıllarına kadar süren içsel birikimin sonucu.
Video Oyunlarında Yaşayan Riffler
Three Days Grace’in müziği, yalnızca sahnelerde değil; oyun dünyasında da öfkenin, hızın ve direnişin yankısı oldu.
Her şarkı, başka bir evrende başka bir savaşın fon müziğine dönüştü.
Animal I Have Become – WWE SmackDown vs. Raw 2007
Ring gergin, seyirciler ayakta.“Animal I Have Become” duyulduğu anda, ekrandaki karakter kadar oyuncunun nabzı da yükseliyor.Şarkının ham enerjisi, o yılların WWE atmosferine birebir oturmuştu.“Riot” da aynı oyunda yer aldı — ve tam anlamıyla kavgaya davet eden bir marş gibiydi.

The Mountain – NBA 2K19
NBA 2K19’un resmi soundtrack’inde yer alan “The Mountain”, pes etmemeyi anlatan bir şarkıydı.Ritimleri, sahadaki mücadeleye moral veren bir ses gibiydi.Oyuncular için bu parça, yalnızca bir müzik değil; “devrilsem de kalkarım” hissinin arka planıydı.
Never Too Late – Rock Band 4 (DLC)
Bu şarkı Rock Band 4’te yer aldığında, oyuncular için müzik sadece bir skor aracı olmaktan çıktı.
“Never Too Late”i çalmak, birçok kişi için duygusal bir arınmaya dönüştü.
Şarkının içindeki o umut kırıntısı, ekrandaki notalara değil; dinleyenin kalbine dokundu.

I Hate Everything About You – NASCAR Thunder 2004
Hız, tehlike ve öfke…
Bu şarkı, yarışın temposuna mükemmel bir şekilde karıştı.
Motorun uğultusunun altında Adam Gontier’in sesi yankılanırken, oyun bir anlığına kişisel bir savaş sahnesine dönüyordu.

Break – Power Gig: Rise of the SixString
“Break”, bu oyunun deneyimini farklı bir boyuta taşıdı.
Gerçek gitar bağlantısı sayesinde çalınabilir olması, şarkının agresif doğasını oyuncuya birebir hissettirdi.
Sahneyle ekran arasındaki fark neredeyse kaybolmuştu.
TDG Song Pack – Rocksmith 2014 (DLC)
Rocksmith 2014’ün Three Days Grace özel DLC paketi, grubun beş klasik şarkısını içeriyor:
“Animal I Have Become”, “Riot”, “Never Too Late”, “Break” ve “Just Like You.”
Binlerce gitarist, bu paket sayesinde Three Days Grace’in tonu ve hissiyatını birebir yaşadı.
Not: Grup oyunlara özel beste yapmadı, ancak lisanslı şarkılarıyla dijital dünyada en güçlü rock enerjilerinden biri haline geldi.
Beyaz Perdede Yankılanan Ses: Raise Your Voice (2004)
Hilary Duff ve Kat Dennings’in başrollerini paylaştığı filmde, grup hem “Home” hem de “Are You Ready” parçalarıyla yer aldı.
Ayrıca kısa bir cameo sahnesinde görünerek sinemaya ilk adımlarını attılar.
Duff’ın karakterinin içsel mücadelesi sırasında çalan “Home”, grubun müziğinin özünü taşıyordu:
masumiyet ve karanlığın aynı bedende buluştuğu o an.
Bu sahne, grubun uluslararası sinema arenasındaki ilk izi olarak kaldı.
Kırılmalar, Yeniden Doğuşlar
Adam Gontier, 2013’te gruptan ayrıldığında herkes “bitti” dedi.
Ama 2024’te beklenmedik bir gelişme yaşandı: Gontier, yıllar sonra gruba yeniden katıldı.
Bu dönüş, hem eski hayranları heyecanlandırdı hem de Three Days Grace’in kimyasında yeni bir dönem başlattı.
Artık grup sahnede iki vokalle, geçmişiyle geleceğini yan yana taşıyor.

O dönemde çıkan “Neurotic” parçası, aslında grubun dış projesi King City tarafından başlatılmıştı.
Ancak TDG, o besteyi alıp kendi duygusal ağırlıklarıyla yeniden şekillendirdi —
ve şarkı, grubun yeni döneminin sembolü haline geldi.
Yanlış Anlaşılan Bir Ruh
Grubun adında geçen “Grace” (Lütuf) kelimesi, onları zaman zaman “Hristiyan rock grubu” olarak lanse ettirdi.
Ancak grup üyeleri defalarca, “bizim müziğimiz dini değil, insani” diyerek bu algıyı reddetti.
Aslında onların inandığı tek şey vardı:
acıdan bir güzellik çıkarabilmek.
Hayranların Gizli Favorisi: Last to Know
Her grubun gizli bir şarkısı vardır; mainstream başarıların gölgesinde kalan, ama dinleyenlerin kalbine dokunan.
Three Days Grace için o şarkı, Last to Know oldu.
Reddit’teki hayran yorumlarında bu parça, “grubun en içten ve acı dolu eseri” olarak anılıyor.
Belki listelerde ilk sıraya çıkmadı ama, en sessiz dinleyicilerin hayatında yankılandı.
Türkiye’de İlk Kez: 30 Haziran 2026
Three Days Grace, 2026 Avrupa turnesinin en özel duraklarından birinde, 30 Haziran 2026’da Türkiye’de sahne alacak.
Polonya, Almanya ve Çekya gibi ülkelerin ardından İstanbul konseri, grubun Avrupa yolculuğunun duygusal zirvesi olacak.
O gece binlerce kişi aynı anda “Pain, I like it rough…” diye haykırırken,
belki de herkes kendi hikâyesini bir şarkının içinde yeniden bulacak.
Three Days Grace için bu konser, sadece yeni bir ülkeye geliş değil —
acıdan doğan bir müziğin, yeni bir kalbe ilk kez dokunduğu an olacak.

Az bütçeli cosplay, çizgi roman koleksiyoncusu ve müziğin çeşitli yönlerindeki gizemleri arayıp sizlerle paylaşıyorum.









