25 Yıllık Bekleyişin Sonu: Avenged Sevenfold İstanbul’da Sahne Aldı

Etkinlik / İstanbul / Konser Kritik / Kritik / Metal / Müzik | 0 Yorum

4 Haziran 2025… Life Park İstanbul. Takvimlerin durduğu, yılların özleminin tek gecede sahneye dönüştüğü o an: Avenged Sevenfold sonunda Türkiye’deydi. 25 yıllık kariyerlerinde ilk kez bu topraklara adım attılar. Hayranlar için bu, sadece bir konser değil; uzun, sabırlı ve inançlı bir bekleyişin final sahnesiydi.

Palaye Royale: Açılış Grubundan Fazlası

Konserin açılışını yapan Palaye Royale, alışıldık bir ön grup performansının çok ötesindeydi. Theatrical rock’ın modern temsilcilerinden biri olarak sahneye çıktıkları andan itibaren izleyiciyi etkileri altına aldılar. Glam rock’tan beslenen, art rock ile harmanlanmış karanlık ve zarif sahne dilleri, grubun karizmatik duruşuyla birleşince Life Park’ta adeta kendi kitlesini yaratmış gibiydi.

Genelde açılış gruplarına mesafeli kalan dinleyicilerin aksine, bu kez bambaşka bir tablo vardı: Kalabalık, Palaye Royale’ın şarkılarına ezbere eşlik ediyor, özellikle “Lonely,” “Mr. Doctor Man” ve “No Love in LA” gibi parçalarla birlikte atmosfer adeta bir mini festival havasına bürünüyordu.

Seyirciyle kurdukları doğrudan iletişim, teatral sahne kullanımları ve coşkulu enerjileri, Avenged Sevenfold gibi dev bir grubun öncesinde sahne almak gibi zorlu bir görevde müthiş bir başarıya dönüştü. Sadece bir açılış değil, kendi başına akılda kalan bir gösteriydi.

Avenged Sevenfold: Özlenen Fırtına

Avenged Sevenfold sahneye adım attığı anda Life Park adeta yerinden oynadı. M. Shadows’un karakteristik vokaliyle açılan gece, Synyster Gates’in o büyülü gitar sololarıyla bir şova dönüştü. Zacky Vengeance ile aralarındaki sahne içi uyum, grubun yıllar içindeki istikrarını ve içsel bağını net şekilde yansıtıyordu. “Afterlife”, “Hail to the King”, “Bat Country”, “Nightmare” gibi klasikleşmiş parçaların yanı sıra, son albümleri Life Is But a Dream…’den seçtikleri şarkılarla hem eski hem yeni A7X ruhu aynı sahnede buluştu.

Grubun sahne şovları da şarkılar kadar çarpıcıydı. Özellikle görsel efektlerle desteklenen parçalar sırasında ışık kullanımı ve dijital animasyon geçişleri, adeta seyirciyi başka bir gerçekliğe taşıdı. “Cosmic” parçası, grubun artık sadece metal değil; felsefe, bilim kurgu ve varoluş temalarını da sahnesine taşıdığının kanıtıydı. O şarkı, sıradan bir zihinle değil, zaman ve mekân kavramlarını eğip büken bir bakış açısıyla yazılmıştı. Gecenin en büyülü anlarından biriydi.

M. Shadows, gecenin bir noktasında seyircilerle göz göze geldi ve sahneden beni fark etti: Üzerimdeki Bullet Club tişörtünü görünce, WWE efsanesi ve aynı zamanda rock grubu Fozzy’nin solisti olan Chris Jericho’ya bir selam yolladı. Bu küçük an, müziğin ve güreş kültürünün kesiştiği beklenmedik ama içten bir jest olarak akıllara kazındi ve beni ayrica mutlu etti. Kalabalık coştu, gülümsedi — çünkü o an sahneyle seyirci arasında gerçek bir bağ kurulmuştu.

Grup fazla konuşmadı ama dillerden çok daha güçlü bir iletişim kurdu o gece. Jestlerle, gülümsemeyle, gitar tellerinden çıkan sesle… Sahneden indiklerinde bile o büyü devam ediyordu. Çünkü o gece, sadece bir konser değil; yılların bekleyişinin yankısıydı.

Ses Problemleri ve Teknik İnce Ayar

Ancak bazı dinleyiciler, konserin başında yaşanan ses problemlerini dile getirdi. Bu noktada önemli bir detay var: Palaye Royale sahnedeyken herhangi bir ses sorunu yaşanmadı. Bu da sorunun alanın akustiğinden değil, Avenged Sevenfold’un kendi ekipmanları ve teknik kadrosunun yaptığı sahne dizaynından kaynaklandığını gösteriyor.

Grup, günler öncesinden gelip kendi sistemini kurdu ve her detayla birebir ilgilendi. Bu durum, yaşanan aksaklığın organizatörden ve yerli ses teknisyenlerimizden bağımsız bir şekilde grubun teknik tercihleriyle ilgili olduğunu ortaya koyuyor. Haksız eleştiriler, doğru hedefe yönelmediğinde emeğe zarar verebilir.

Güvenlik ve Erişim: Profesyonellik mi, Mesafe mi?

Gecenin en çok konuşulan konularından biri, grubun uyguladığı sıkı güvenlik protokolleriydi. Türkiye’de ilk kez sahne alan Avenged Sevenfold, bu bilinmezliğin getirdiği belirsizlikle birlikte, sahne önü ve arkasında tam kontrol isteyen bir yapı kurdu. Grup, yalnızca kendi performansını değil, etrafındaki her detayı da yönlendirmek istedi. Bu da yerel güvenlik şirketinin çalışanları ve organizasyon yetkilileri üzerinde ciddi bir baskı anlamına geldi.

Öyle ki, konseri Türkiye’ye kazandıran organizasyon sorumlusu bile sahne arkasına geçmekte zorlandı. Grubun sahne ve çevresine dair aldığı kararlar, yerli güvenlik ekibine neredeyse hiç nefes aldırmadı; alandaki atmosfer yer yer gereksiz bir gerilimle doldu. Bu durum dışarıdan bakıldığında “soğukluk” olarak yorumlanabilecek olsa da, gerçekte grubun geçmiş deneyimlerden doğan bir “hasar kontrolü refleksi”ydi. Avenged Sevenfold, daha önce yaşadıkları bazı tatsız konser tecrübelerinden sonra, hiçbir ayrıntıyı şansa bırakmama prensibini benimsedi.

Sahne önü bariyerlerinde ise bu yaklaşımın başka bir yansıması görüldü. Grubun sahne ekibi veya güvenlik amirleri, olası taşkınlık ihtimali gördükleri bazı seyircilere pena vererek dikkatlerini dağıttı, tansiyonu düşürdü. Bu hareket, seyirciyle sıcak bağ kurmanın alışıldık yollarından farklıydı ama son derece bilinçliydi: bir nevi “önleyici iletişim.”

Hayranlar, gruba bu denli yaklaşmışken bir selam, bir göz teması, bir yakınlık hayal etmiş olabilir. Ama bu gece, profesyonellik ile duygusal temas arasındaki çizginin en belirgin olduğu konserlerden biriydi. Avenged Sevenfold sahnede tüm içtenliğiyle oradaydı, ama sahne dışında kendi koydukları duvarların ötesine geçmemeyi tercih etti.

Ve bu duvarlar, her zaman mesafeden değil bazen sadece hayatta kalma alışkanlığından örülür.

Grubu Türkiye’ye getiren organizasyonun büyük emekle çalıştığı açık. Ancak bazı hayranların grubun ulaşılmazlığı nedeniyle yaşadığı hayal kırıklığı, zaman zaman organizatöre yöneldi. Oysa konser alanında kurulan tüm bariyerler, backstage kuralları, sahne arkası erişimleri doğrudan grubun kendi yönetimi tarafından belirlenmişti.

Bu yüzden yazının bu kısmı özellikle not edilmeli:

“Konserin kusursuz geçmesi için arka planda gecesini gündüzüne katanlar, bazen sadece bir fotoğraf için bile suçlanabilir. Ama bazı kapılar sadece içeriden açılır.”

Grubun backstage’e ket vurması, sadece ‘soğuk’ bir tavır değil, geçmiş deneyimlerden gelen bir önlem. Bu özellikle belirtilmeli ki organizatör haksız yere suçlanmasın.

“Grubun hayranlara ya da yerel ekibe mesafeli görünmesi, bilinçli bir kontrol çabasıydı. Daha önce yaşadıkları bazı tatsız olaylara karşı kurulan bu duvar, nefretten değil önleyicilikten kaynaklıydı. Bu da organizatörün elini kolunu bağlayan, ama yazık ki dışardan görünmeyen bir faktördü.”

Mekân ve Ulaşım: Dengeyi Aramak

Life Park doğal dokusuyla konser için güzel bir alan sağladı. Genişlik, ferahlık, sahne görüşü gibi konularda pozitif yorumlar aldı. Fakat alanın şehir merkezinden uzak oluşu, konser sonunda toplu taşıma opsiyonlarının yetersiz kalması bazı dinleyicilerde şikâyet doğurdu.

Bu noktada hatırlatmak gerekir ki doğayla iç içe, festival ruhu taşıyan alanların getirdiği ulaşım zorlukları olağan. Dinleyicilerin, bu tip mekânların avantaj ve dezavantajlarını göz önünde bulundurarak beklenti oluşturması gerekiyor. Diğer yandan, grubu İstanbul’a getiren organizasyonun böyle büyük bir ismi Türkiye’ye kazandırması zaten başlı başına takdiri hak ediyor.

Sadece Bir Konser Değil, Bir Kavuşma

Avenged Sevenfold’un İstanbul konseri sadece sahneye çıkan bir grubun gecesi değildi. Bu, 25 yıllık bir özlemin, belki de bir neslin sesiyle buluşmasıydı. Her nota, her söz ve her alkış, Türkiye’de metal müziğin kök salmaya devam ettiğinin işaretiydi.

Ama en önemlisi, bu konser bir kavuşmaydı. Dokunamayan ama hisseden, konuşamayan ama bağ kuran binlerce insanın ortak duygusuydu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir